|
Kamchatka Avacha Volkanik Dağ Kış Ekspedisyonu24.03.2008-05.04.2008 - Haki Engin - ANDOSP
Biraz önce hava durumuna baktım.Ağır kış koşulları hüküm sürüyor. Tipi,don,fırtına,ortalama hava sıcaklığı –6C gibi. Dün 30C’lerdeki ılık muson yağmurları altındaydım.Dünyayı bir uçtan bir uca arşınlıyoruz mevsim anormallerinde. Alışığım. Az laf,çok iş diyerek son bir kez sırt çantalarımı gözden geçiriyorum. Ekstrem koşullara uygun malzemeler,kıyafetler,piller, yedekler vesaire vesaire... Rus Havayolları Aeroflot,Asya kıtasının uzak doğusunda bulunan 1250 km uzunluğundaki Kamchatka Yarımadası’na ulaştıracak.Kıtanın en ucundaki yarımadanın havaalanı bulunan tek şehri Petropavlosky’ye yolculuğum,sabah 01:40’ta İstanbul’dan hareketle Moskova aktarmalı gerçekleşiyor.Sabah 6’da Moskova’dayım. Petropavlosky’ye her gün sadece tek sefer var Moskova’dan.Öğleden sonra 4’te kalkacak uçak ile 10 saat sürecek yarımadaya varış. Gider gitmez niyetim aktif volkanik dağların yolunu tutmak. Kamchatka Yarımadası,”Volkan biliminde” önemi dünyaca kabul edilmiş bir bölge; Yarımadada bulunan 300 volkanik dağın, 29 tanesi şu anda aktif halde ve Unesco tarafından bunların birçoğu, milli parklar ile birlikte “Dünya Mirası Listesi’nde” yer alıyor. Moskova havaalanında turluyorum. Coşkuluyum çok,biraz da endişeli. Ön araştırmalarım bir türlü sonuç vermedi. Aktif volkanik dağlara çıkış,sadece yaz mevsiminde mümkün olabiliyor. Oldukça ekstrem kış koşullarının hüküm sürdüğü kış mevsiminde,Nisan sonuna kadar, dağların bir bölümüne kadar ” helikopter,heli ski,snow mobile” gibi kış araçlarıyla gidilebiliyor. Ekspedisyonuma lojistik destek vermeleri için irtibat kurduğum acentelerin hemen hepsi, dudak uçuklatan astronomik rakamlar telâffuz etmişlerdi.Yüz yüze görüştüğümde bir orta yol bulacağımı düşünüyorum. Kısa bir bilgi Kamchatka ile ilgili; Sovyetler Birliği döneminde atom deniz altı üssü, bu bölgeye konuşlanmış. Bölgeye giriş ve çıkışlar tamamen yasak olduğundan,karakteristik özelliklerini uzun süre koruyabilmiş. Balıkçılık ve gemicilik temel geçim kaynakları. Nehirlerinde çok zengin balık çeşitleri var. Özellikle Pasifik Okyanusu’na ait farklı somon balığı çeşitleri bulunuyor. Deniz aslanı, balıkçı kartalı,şahin,boz ayı,kurt,tilki ve benzeri geniş bir faunanın yanında ,verimli volkanik toprakları geniş bir yelpazedeki bitki florasına ev sahipliği yapıyor. Yarımadada ayrıca zengin doğal maden kaynakları var. 20.yüzyılın başında nüfus yoğunluğu 1.187 iken,şu anda 300 bini aşmış. Havaalanında turlamaya devam ediyorum. Yanıma sportmen görünüşlü,oldukça beyaz tenli,kulaklı kış şapkasıyla bir yolcu yaklaşıyor. Önce Rusça,sonra İngilizce”Andrew?Andrew,sen değil misin?”,diye soruyor gülümseyerek. Valdamar’mış adı. İleride çok yardımlarını göreceğim bu Rus dostum,yaklaşık on beş senedir görmediği Andrew adlı arkadaşına çok benzetmiş beni. Yol boyunca sohbetimiz devam ediyor. Pasifik okyanusunda,açık denizlerde Bering Boğazında yengeç avcılığı ve balıkçılıkmış yapıyormuş,ama bir süre önce tehlikeli boyuttaki güneş alerjisi sebebi ile işini bırakmak zorunda kalmış. Nişanlısı volkan bilimi ile ilgili üniversitede doktora yapıyormuş. İlk gün Petropavlosky’de kalmam gerekiyor. Valdamar, kendi evinde konuk etmekten büyük mutluluk duyacağını söylüyor ısrarla. 2. GÜN:Tüm Asya kıtasını geçerek sabah 10 gibi vardık Petropavlosky’ye;Pasifik Okyanusu’na açılan, Avacha Körfezi kıyısında volkanik dağlarla çevrili şehre. Hava tamamen kapalı,oldukça soğuk. Tüm şehir metrelerce kar altında.Kar tüm şiddetiyle devam ediyor. Caddeler sakin,son derece eski ve bakımsız. Yakın zamanda gittiğim A.B.D’den çok daha fazla Hammer Jeep gözüme çarpıyor.İlginç! Valdamar’ın davetini kabul ettim. Eve varır varmaz, uyku tulumumun içine giriyorum. Deliksiz bir uyku. Uyanınca “Neredeyim ben?”, sendromu. Şükürler olsun,rüya değil,Kamchatka’dayım! 3.GÜN:Sabah bir şeyler atıştırırken Valdamar’ın nişanlısı,aktif volkanlarla ilgili mükemmel bir sunum yapıyor. Kimsecikler görünmüyor sokaklarda. Fırtına,tipi galip gelmiş anlaşılan. Dağ çıkışım için destek verebilecek acenteler ile,yüz yüze görüşmem lazım vakit kaybetmeden! Valdamar,bütün gününü bana ayırdı. Acenteler ile görüşüyoruz,kah ingilazca,kah rusça. Önerdikleri seçenekler, sadece çok zengin Rus, A.B.D’li ve Avrupalı turistlerin kayak,Heli Ski ya da snowboard yapmalarına yönelik. Tek başına altından kalkılacak gibi değil istedikleri rakamlar.Ağır kış koşullarında, zirve çıkışının çok düşük bir ihtimal olduğu konusunda da uyarmayı ihmal etmiyorlar. Günün geri kalanında Valdamar, beni eskiden çalıştığı balıkçı limanına götürüyor. Soğuk mevsimlerde bu bölgeye gelen deniz aslanlarının görülebileceği yerleri gösteriyor. Şans görebildik işte! Birkaç görüntü almayı da başarıyorum. Hava kararana kadar şehri geziyoruz Valdamar bölgenin tarihini,genel yaşam koşullarını anlatırken. 4.GÜN:Şehirdeki halk pazarına gidiyorum.Severim halk pazarlarını;nabzını tutar bulunduğu bölgenin, canlıdır,insanları sıcaktır hep.Yerel kıyafetleri ile Rus kadınları,tezgahları dizmiş,çoğunluk öteberi ,yiyecek içecek,bazısı da kendi yaptıkları incik boncuk,aileden kalma değerli eşyalarını satıyorlar.Satılanların yiyecek içecek dahil neredeyse tamamının Çin malı olduğunu fark ediyorum. Laf atıyorlar bana,sohbetle karışık. Meraklılar çok. İlginç geliyor insanlara bu mevsimde bir dağcı buralarda. Üstelik bu kadar uzak diyarlardan! Dünyanın en lezzetli somonları Pasifik somonları.Pasifik somon balığı avcılığı oldukça popüler doğal olarak. Bu bölgede yakalanan somonlar, tüm dünyaya satılıyor.Biz de alıyoruz sıkı pazarlık sonrası. Pazardan çıkınca, Valdamar ve birkaç arkadaşı ile buluşup termal kaplıcalara gidiyoruz.Hava sıfırın altında 5’lerde.Biz ise açık havada termal kaplıcanın 30Clerdeki sıcacık suyundayız şimdi. ”Nazdravya Rus votkası!Afiyetle yanında füme somon. “Tatlı hayat!”diyorsunuz.Ama içim hiç rahat değil. Bu dağa çıkmalıyım. Emeğim,çabam hep bunun için. Gerçekleştiremezsem çok üzüleceğim,biliyorum ve henüz hiçbir ilerleme kaydedemedim.Mutlaka bu ekspedisyonu gerçekleştirmem lazım. Endişemi,dağlara olan coşkumu Valdamar ve arkadaşları da anlıyor..Havadan sudan konuşmalar ”Nasıl olur da Haki Volkanik Dağ Ekspedisyonunu gerçekleştirir?”, konusunda beyin fırtınasına dönüşüyor. Fikirler,tavsiyeler,öneriler… “Çok kafa patlattınız arkadaşlar.Sağolun. Sizlerden ümitliyim.” ”Eureka!Tamam bulduk!” “Spasibo!Haroşa! Teşekkürle arkadaşlar!” Hem çok ekonomik,hem makul bir çözüm çıktı ortaya. Efendim!Çözüm şöyle:Valdamar’ın arkadaşlarından birinin tanıdığı;tırmanış yapmayı planladığım Avacha ve Koryaksky Volkanik Dağlarının bulunduğu, “Dünya Miraslarından” Avacha Milli Parkı’nda, görevli bekçiymiş.Bekçi ile irtibata geçiyoruz.Parka en yakın bölgeye ulaşımımı sağlayacak, park içindeki kulübede kalmamda da bir mahzur görmüyor.Birazdan bizi almaya gelecek. Havanın kararmasına bir iki saatten az zaman var. En az altı gün dağlardayım hesabıma göre. Yiyecek,içecek,gerekli tüm temel ihtiyaç malzemelerini, bir an önce tedarik etmem lazım. Apar topar havuzdan çıkıp, markette aldık soluğu. Valdamar dostum hep yardımcı.Arkadaşı Viladamir’in arabasına atıyoruz eşyaları.İki saat süren yolculuk sonrası,araba ile gidilebilecek son noktaya, parka yakın bir bölgeye varıyoruz üçümüz.Buradan sonra ulaşım sağlayabilecek araçlar sadece;dog sledding,yani köpekli kızak,heli ski denen helikopter uçuşu ve snowmobile, yani kar motosikleti. Zifiri karanlıkta,rüzgar ve tipinin çığlığı duyuluyor sadece.Park bekçisi, beni kar motosikleti ile alacak buradan.Dondurucu soğukta yarım saat kadar bekliyoruz.Motor gürültüsünü duyunca”Oh be!”,diyorum içimden. Arkadaşlarla vedalaşıyorum. Ekspedisyon sonrası görüşeceğiz elbet. Park bekçisinin motosikletine, Goratex montumuz,batonumuz,kazma küreğimiz,yiyecekler ve çantaları sıkıca bağlıyoruz.Tek kelime İngilizce bilmiyor. Vücut dili her zamanki sözcümüz. Yarım metrede bir zıplaya hoplaya gidiyoruz ormanın içinde. Tedbiri elden bırakmamak lazım.Devamlı bir elimle yokluyorum eşyaları.Düşmüş çantalardan biri. Motorun gürültüsünden bekçiye sesimi duyuramıyorum.Tüm gücümle sarsıp, durması gerektiğini anlatmaya çalışıyorum. Çantaları daha sıkı bağlıyor,yola devam ediyoruz. İki saatten fazla gittik ve nihayet kulübeye ulaştık.Kulübenin kapısı,metrelerce kar altında.Karı küreyip kapıyı açmak için bayağı uğraşıyoruz.Küçük kulübenin girişinde ardiye,el yıkamak için bir lavabo,iki adet ranza,bir de odun sobası mevcut.Dışarısı tahmini eksi 20 derecelerde.Kulübe çok büyük bir lüks. Tek olumsuz tarafı;zorunlu ihtiyaç için dışarı çıkmak gerekmesi.Bunun için de,her defasında uzun süre kar kürümek gerekiyor. İlk gün daha,alışırız. 5.GÜN:Sabah oldu.Hava aydınlanmadı henüz. Bekçi odun sobasını yakıyor. Sobada kar suyuyla yaptığımız çaya biraz elma,havuç ve füme somon eşlik ediyor kahvaltı olarak.Bekçi, odun sobasını nasıl yakacağımı gösterdikten sonra el,kol işaretleri ile haftaya geleceğini söyleyerek çekip gidiyor.Bana dağ çıkışında rehberlik edebileceğini düşünmüştüm oysa. Hava çok kapalı. Kar tüm şiddetiyle devam ediyor.Kulübe camları tamamen kapandı.Görüş mesafesi asgaride.Dağ için uygun değil bugün. Kulübede vakit geçirmekten başka çare yok. Şehirden aldığım portatif ocakta, öğle ve akşam yemeklerimi pişiriyorum.Menüm öğlen makarna,akşama çorba. Ekstrem kışın hüküm sürdüğü bu coğrafyada tek başınayım,ama mutluyum.Dünden bugüne büyük mesafe kat ettim.Elbette biraz daha beklerim. 6.GÜN:Sabah kapıyı açmak için çok uğraştım.Rüzgar ve tipi neredeyse kulübenin tamamını karlar altında bırakmış.Bu şartlarda en az altı-yedi gün buradayım sanırım.Getirdiklerimi idareli kullanmam gerekiyor,yedi güne bölüyorum. Sobayı da idareli yakıyorum.Dışarıda kar ve rüzgarın sesi,bir de aklımdan geçen şarkılar. Yeterince ses var kısacası. 7.GÜN:Dünyanın en uç noktalarından birindeyiz ve kar tüm şiddetiyle devam ediyor. Endişelenmeye başladım. Bölgede bu durum olağan biliyorum ama.Ne zaman onay çıkacak bana? 8.GÜN:Gece havanın açtığını gördüm.Büyük gün bugün demek ki! Güçlü bir kahvaltı sonrası,süratle yanıma alacaklarımı toparladım. GPS,gerekli kış malzemelerim,yiyecek vs...Şu an hava açık, zirveyi görebiliyorum. Yaklaşık bir kerteriz alarak en kolay çıkabileceğim rotayı belirledim. Ayaz,kara batmadan ilerlememi sağlıyor. Hava bozmadan,bir an önce zirveye çıkmak hedefim. GPS inişte lazım olacak.Tempolu bir şekilde 4,5-5 saat yürüyerek yükseliyorum. Avacha Volkanı’nın alt eteklerine gelince tırmanmaya başlıyorum. Sert ve şiddetli rüzgar donduruyor,ama malzemem yeterli.Tahmini 1,5 saat kadar tırmanıyorum.Arkamdan gelen çok güçlü bir ses, irkilmeme sebep oluyor. Rüzgar olamaz. Biraz durup bekliyorum.Tank benzeri bir kar aracı ağır ağır yaklaşıyor ve benden yarım saat mesafede çıkamadığı için duruyor.Üç kişi ellerinde snowboardlarıyla araçtan indi.Yaklaşmalarını bekliyorum.Bir Rus rehber eşliğinde baba-oğul, zengin iki Rus asıllı Tatar, snowboard yapmak için gelmişler. Buradan snowboardları ile aşağıya ineceklermiş. Üç beş ortak Türkçe sözlerle zenginleştiriyoruz sohbetimizi. Benim dağcı olduğumu,volkanik dağa zirve tırmanışı planladığı öğrenince,heyecanla bana katılmak istediklerini söylediler.”Neden olmasın!” ,dedim,ama sonra pişman oldum.Ekstrem koşullarda yetersiz malzeme, büyük handikap.Malzemeleri yeterli olmadığı gibi,yanlarında ne krampon,kazma,kürek vardı;ne de botları tırmanış için uygundu.Ben,buzul bölgeye ulaşınca kramponlarımı taktım. Onlarsa, maalesef Çin malı botları ile sık sık kaymaya düşmeye başladılar.Üçünü de güvenli bir şekilde zirveye çıkarmak, benim sorumluluğumda artık.Bu yüzden, zorlu zirve tırmanışı,çok daha zorlaşıyor.Kazma ile açtığım izler ile düşmemelerini sağlamaya çalışıyorum.Yer yer ayaklarımla,vücudumla destek veriyorum.Rüzgar, zirveye yaklaştıkça şiddetini arttırıyor.Polar ve gorateks eldivenlerim bile parmaklarımın üşümesini engelleyemiyor artık.Oldukça zorlu geçen beş saatlik tırmanış sonrası,nihayet zirve, bize yüzünü gösterdi. 2751 metredeki volkanik zirveden çaydanlık gibi buhar çıkıyor!Nutkum tutuldu.Önce,”Tüten şey, çeşitli gazlardır herhalde.”, diye düşündüm.Su buharıymış meğer.Metrelerce kar, aktif volkanik tabakaya düşüyor ve oluk oluk eriyerek Avacha Volkanik Dağı’nın zirvesinde baca dumanı gibi buhar çıkmasına sebep oluyor. Zirveden; Kamchatka Yarımadası’nın büyük bölümü, Avacha Körfezi ve Pasifik Okyanusu,çıkmayı çok istediğim,krater zirvesi koni şeklinde olan muhteşem Koryaksky Volkanik Dağı(3456m.)açık havada çok net görülebiliyor.Volkanik patlama,Avacha(Rusçası Avachinski) Dağı’nda en son 1991’de meydana gelmiş. Zirvede bulunan 350 metrelik krater çukuru,lavlarla dolmuş. Hala bazı bölgelerinde sülfür tütüyormuş. Şiddetli rüzgar ve başlamakta olan fırtına, zirvede en fazla yarım saat kalmamıza izin verdi.Birbirimizi kutlayıp,birkaç görüntü aldık.Birkaç volkanik taşı da dostlarla paylaşmak üzere almayı ihmal etmedim. Aşırı soğuk ve başlayan tipi altında,geldiğimiz rotadan hızla iniş yoluna koyulduk.Döşenmiş sabit ip hatlarından görebildiklerimizin üzerinden,çok dikkatli bir şekilde 3,5 saat kadar indik.Tatar arkadaşlar ve rehberleri snowboardları koydukları yere ulaştığımızda,vedalaşarak süratle gözden kayboldular. Benim daha çok yolum vardı, ama olsun. Amacıma ulaşmıştım. Çok mutluydum.5 saat daha devam etti inişim kulübeye kadar. Aşırı soğuk yanıma aldığım yiyecekleri yememe olanak vermemişti.Kulübedeki akşam yemeğinde erimiş kar suyuna yaptığım çorba ile yiyorum bir kısmını.Hava karardı çoktan.Uyumadan önce kalan malzeme ve yiyeceği gözden geçiriyorum.Yiyecek çok az kalmış.Köye dönmem gerek en kısa zamanda.Nasıl döneceğimi yarın düşünürüm artık. 9.GÜN:Kahvaltım biraz kuru ekmek,bir havuç,çok az da somondu bugün.Kulübeyle vedalaşma vakti geldi. Eşyalarımı toparladım.Kar motosikleti ile iki saatte gelmiştik ana yoldan,ama eşyalar ile yürümeye başlarsam bu havada, en az yedi-sekiz saat yürümem gerekiyor hesabıma göre.“Bir araç geçse!”diye bakındım etrafıma,ama çok uzaktan geçen bir ikisine el,kol sallama çabalarım sonuç vermiyor.Yiyecekler de tamamen tükendi.Yarın erken yola düşmek gerek. 10.GÜN:Bazı malzemeleri kulübede bırakmak zorundayım.Hava kapalı.Sıkıca giyindim.Ağır yükümü sırtladım,yola düştüm.İçimde biraz tasa var.Bu bölgede boz ayının çok olduğunu biliyorum.Kış uykusundan uyanmalarına bir-bir buçuk ay varmış,ama gene de” Ya karşıma çıkarsa!”, diyorum içimden. Yol çok uzun.Çok hızlı tempoda yürüyorum.Orman,ağaçlar,hayal meyal geliş yolundaki izleri takip ediyorum.İki saat kadar yürüdükten sonra, bir insan bağırması duydum. Tüm gücümle koşuyorum. Bağırıyorum. Cebimdeki parayı çıkarıp görsün, diye sallıyorum Hulski köpeklerinin sürdüğü kızağa bağırarak komut veren kızakçı, hızla yanımdan geçti.”Tüh!Aksiliğe bak. Durmadı. “Tam ümitsizliğe kapılıyordum ki kızak,biraz ileride durdu.Köye gitmek istediğimi anlatmaya çalışıyorum vücut diliyle kızakçıya.Masal dünyasındayım sanki.Önde Hulski köpekleri,arkada ben.Ormanın içinden üç saat giderek köye ulaşıyoruz.Köyde eski otobüs duraklarından birinde indirdi beni kızakçı.Köy otobüsü ile şehre dönüyorum.Akşama doğru Petropavlosky’deyim. Avacha Volkanı’nda “benim rehberlik yapmak zorunda kaldığım Rus rehber”,şehre dönünce mutlaka aramamı,onun evinde rahatlıkla kalabileceğimi söylemişti.Dönüşüme daha dört gün var.Neden olmasın! Onlar da benim hikayemi merak ediyorlar şimdi. Kalan günlerimi şehirdeki pazarı,limanı ,civar köyleri gezerek geçiriyorum.Dönüş vaktim geldiğinde,sanki zaman makinesiyle yolculuk yapıyormuşum gibi çok enteresan ama,hep batıya uçmam ve 10 saatlik zaman farkı sayesinde aynı saat ve günde varıyorum yurda. Yeni yerler,yeni coğrafyalarda buluşmak dileğiyle... Haki Engin
|
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||