foto5.jpg
Biz Kimiz, Hakkımızda Fotoğraf, Fotoğrafçılık Dağcılık Doğa Yürüyüşleri, Trekking, Gezi Doğa, Çocuk ve Doğa, Ağaç Türleri, Böcekler ve Bitkiler Bisiklet, Parkurlar, Yazılar, Anılar Sponsorlar İletişim

Çocuğumla Doğadayız Çocuğumla Doğadayız

E-Posta:


   


Ana Sayfa > Dağcılık > Yazılar



Yaşanan Son Kazalar Üzerine

Nasuh Mahruki - 27 Ocak 2008

Sevgili dağcı dostlar ve doğa severler, Son günlerde çok sevdiğimiz oyun alanımız doğada ve dağlarda çok acı kazalar ve ölümler üst üste yaşandı. Bunları içimiz parçalanarak ve elimizden bir şey gelmeden seyrediyoruz. Bugün Himalayalarda bile bu kadar fazla ölümlü vakalar çok ama çok ender yaşanırken, Güzelim Karadeniz dağlarında bu tür bir çığ faciası için ne söylemek gerekir bilemiyorum veya Uludağ gibi karış karış bilinen bir avuç yerde gencecik bir insan nasıl hipotermiden gözgöre göre ölebilir inanamıyorum veya 3 çocuğuyla birlikte bir akşam kamp keyfi yapmak için dere kenarında kurduğu çadırıyla birlikte yukarıdan gelen sele kapılarak hayatını yitiren Esat Edin'in çok acı hikayesine ne dememiz gerekir gerçekten bilemiyorum.


Dağcılık birikimim ve AKUT başkanlığı pozisyonum gereği haliyle bu tür kazalarda bana çok söz hakkı veriliyor. Hayatım boyunca ölümle yollarımız çok kesişti, öyle ki artık en acı olayları bile ölçülü bir nesnellikle karşılayabiliyorum. Ölümlü kazalarda yorum yapmak ve insanların acılarına değil de, kazaların olası nedenlerine ve gelecekteki olası kazaların ve zararlarının nasıl azaltılabileceğine odaklanarak bilgilerimizi kamuoyu ile nesnelliğimizi yitirmeden paylaşabilmek her zaman kolay olmuyor.


Doğaya sıklıkla çıkan insanlar olarak, küresel iklim değişikliğini ve son bir kaç yıldır yaşadığımız küresel ısınma sürecini hiç küçümsememek gerektiğini düşünüyorum. Hatırlarsanız geçtiğimiz yıllarda biz de bir AKUT gönüllüsünü, sevgili Sertaç'ı Kanada'da bir tırmanış sırasında yine küresel ısınmanın yarattığı ısı değişimleri yüzünden erken gelen ve beklenmedik bir çığda yitirmiştik. Bu sorun sadece Türkiye'de değil dünyanın her yerinde yağış rejimlerinde ve buna bağlı olarak dağlardaki çığ riskiyle ve diğer bazı tehlikelerle ilgili önemli değişimlere yol açıyor. Sadece çığla ilgili değil, dağlardaki habitat ve dağlarda olan ve dağları ilgilendiren tüm konularda da alıştığımız ve bildiğimiz düzen ve denge değişiyor, bazen kolaylaştırıcı bazen de çok tehlikeli sonuçları olabilecek şekilde.


Bu sürecin çok acı bir örneği olarak yaşadığımız, son derece talihsiz bir şekilde Zigana'daki çığda hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet ve kalanlara da bağsağlığı dilemekten başka elimizden bir şey gelmiyor. Ancak bu çok acı olayın yanlış yorumlara ve kararlara yol açmamasına da dikkat etmeliyiz ve sporumuza, dağlarımıza sahip çıkmalıyız diye düşünüyorum.


Bu tür kazaların doğru analiz edilmesini ve kamuoyu ile doğru paylaşılmasını çok önemsiyorum arkadaşlar, çünkü ortada dağlara gitmeyi, doğaya çıkmayı izin alınmadan ve yetkililere, kimse onlar, haber verilmeden yapılmaması gereken, hatta mümkünse yasaklanması veya sınırlandırılması gereken çok tehlikeli ve anlamsız bir şeymiş gibi algılama potansiyeline sahip bilinçsiz bir kitle var.


Bu süreçte konu hakkında doğru düzgün bilgisi olmayan, herkes dağa gidebilir mi, izin almaları gerekmez mi, yetkililere haber vermeden nasıl çıkabiliyorlar, bu konuda devlet nerede, neden yetkililer önlemler almıyor gibi dağları ve bu kazaların sorumluları kim gibi de doğayı, dağcılığı, kampçılığı, doğa yürüyüşlerini, doğa sporlarını, dağlardaki ve doğadaki riskleri hiç bilmeyen veya daha da kötüsü yarım yamalak kulaktan dolma kırıntılarla bildiğini zanneden ve bunlara dayanarak yorumlar yapma hakkını kendinde gören bir takım insanlar var. Daha da kötüsü, bu garip yorumlardan ve yaratacağı baskıdan etkilenerek olmayacak kararların altına imza atmaya meyilli bürokratlar var.


Bunları sizler zaten çok iyi biliyorsunuz. Bu kısa notu yollamak istememin sebebi, dağlarda, doğa sporlarında ölümler ne yaparsanız yapın mutlaka olacaktır. Bu asil sporun doğası ve kendine özgü iç dinamikleri gereği kazaları ve ölümleri sıfıra indirmek pratik hayatta mümkün değildir. Ancak insan hatasına bağlı olanları en aza indirebilmek bizim elimizde, doğaya çıkanların elinde. Bu konuda eğitim, tecrübe, dağları küçümsememek ve abartmamak, her zaman sınırlarımız içerisinde hedefler seçmek, her an her türlü değişikliği fark edebilecek kadar iyi bir gözlemci olabilmek ve en önemlisi geri dönmek gereken yeri doğru değerlendirebilmek ilk anda aklıma gelen olmazsa olmazlar.


Bu talihsiz kazalar yüzünden dağcılığımızın yanlış anlaşılması düşüncesi beni rahatsız ediyor arkadaşlar. Ailelerin, çocuklarının bu tür sporlarla ilgilenmelerine karşı daha büyük bir direnç gösterme olasılığı veya üniversitelerdeki kulüplerin sıradan faaliyetleri için daha fazla zorluklarla karşılaşmaları da aynı şekilde mümkün. Eğer dağcılığı, dağları, dağların güzelliğini, dağcılığın asaletini, kişiye kazandırdığı değerleri doğru anlatamaz ve sadece ölümler, kazalar, çığlar, hipotermiler, hatalarla anılan, gereksiz riskler ve tehlikelerle dolu extrem bir spora dönüştürülmesine seyirci kalırsak sporumuza en büyük zararı vermiş oluruz.


Ben kendi adıma bu konuları konuşma fırsatı bulduğumda, dağcılığın riskli ve tehlikeli bir spor olduğunu ve doğaya çıkan herkesin kendi başının çaresine bakabilecek bilgi, eğitim, hazırlık, antrenman, donanım ve benzeri özelliklere sahip olması gerektiğini, bunları öğrenme ve uygulama konusunun da kendi sorumluluğu olduğunu anlatmaya ve yanlış anlamaları düzeltmeye çalışıyorum. Elbette doğaya grup götüren ve başkalarının sorumluluğunu da üstlenenlerin ise çok daha nitelikli olmaları gerektiğini ekliyorum. Doğada meydana gelen kazalarda en büyük payın insan hatası olduğuna özellikle vurgu yapıyorum çünkü dışarıda bizi öldürmek için fırsat kollayan doğa adlı bir canavar yok. Orada sadece bize kendimizi ve kendi yeteneklerimizi keşfetmemiz için ve ruhumuzu beslememiz için sonsuz fırsatlar ve olanaklar sunan ama karşılığında da sadece kurallarına saygı duymamızı şart koşan muazzam ve eşsiz bir kaynak var. Bu kaynaktan herkes beslenebilir ama sadece bilinçli olanlar riskleri ve tehlikeleri güvenli bir şekilde yaşayarak başarılı olabilirler.


Şans faktörünün ne kadar önemli olduğunu elbette ki çok iyi bilirim ama şansa çok az iş bırakmak gerektiğini de unutmamak gerekir. Dağlarla, doğayla kumara oturulmaz, insan sahip olduğu tek yaşamıyla kumar oynayamaz. Hele başkalarının yaşamıyla ilgili kararlarda gevşeklik büyük sorumsuzluktur ve günahtır.


Dağların, doğanın, dağcılığın ve dağcıların yanlış anlaşılmadığı bir Türkiye diliyorum. Bu nedenle her birimizin aklı başında ve nesnelliğimizi yitirmeden yorumlar yapmasını ve cesaretle de söylenmesi gerekenleri söylemesi gerektiğini eklemek istiyorum.


Olana çare yok ama olacağı değiştirmek elimizde...


Tekrar başımız sağolsun, geride kalanlara da Allah sabırlar versin.


Sevgiler Nasuh Mahruki - www.nasuhmahruki.com




Tasarım: Studio Martin