Everest Ana Kamp Ekspedisyonu
Fotoğraflar ve Yazı : A. Rüştü Hatipoğlu - Nisan 2009
Aslında başlığa bakmayın, bu işe Everest Ana Kamp (5.360 m), Kalapattar (5.545 m) ve Island Peak (6.189 m) ekspedisyonu olarak başladım ve de tek başıma.
Geçen sene hizmetlerinden yararlandığım Nepal’deki seyahat acentesi ile dağ rehberimi gitmeden önce ayarladım. Oraya ulaştığımda bir durum değerlendirmesi yaptıktan sonra bir de taşıyıcı tutma gereği doğdu. Nepal’de yaşam bizimkine göre çok daha ucuz olduğundan taşıyıcıya ödeyeceğim para pek fazla değildi, o zaman ben de itiraz etmedim.
Önce Everest Ana Kamp’tı hedef. Sonra sırasıyla Kalapattar ve Island Peak. Katmandu’dan yürüyüşe başlayacağımız Lukla’ya, insanı tedirgin eden, bayağı eski 15 kişilik falan bir uçakla ulaştık. Pilot, dünyanın belki de en riskli kısacık pisti olan; Tenzing-Hillary Havaalanına muhteşem bir iniş yaptı.
Bir pansiyonda biraz soluklandıktan sonra yürüyüşümüz başladı. İlk gün herhalde beni zorlamamak için kısa bir yürüyüşle, dört saat falan, Phakding’e geldik. Gerçekten çok kısa sürdü ve kesmedi beni. Gece sıkı bir soğukla karşılaşınca sabah kalktığımda boğazımda hafif bir yanma vardı. Bu yanma artarak tüm ekspedisyon boyunca beni yıpratmaya devam etti. İşin komik tarafına bakar mısınız? Dağa çıkıyorum bir sürü ilaç alıyorum yanıma ama soğuk algınlığı için bir aspirin bile almamışım. Orada bulmak ta zor. Sağolsun (keşke sağ olsaydı…) sevgili rehberim de hiç bu konuda yol gösterici olmadı.
Sırasıyla, Namche Bazaar, ki burada aklimatizasyon için artı bir gün daha kalıp uyum tırmanışı yaptık, Tengboche, Dingboche, burada da yine artı bir gün daha kalıp yine uyum tırmanışı yaptık, Lobuche konaklamaları ile Ana Kampın yakınındaki Gorak Shep’e ulaştık. Tırmanış ekipleri dışında ana kampta konaklamaya izin yok. O nedenle Gorak Shep’te konaklayıp ertesi gün ana kampı ziyaret ediyorsunuz ve geri dönüyorsunuz. Dönüş yolunda da Kalapattar zirve yapıyorsunuz.
Dingboche’den başlamak üzere Gorak Shep’e gelene kadar üç gün boyunca oksijen azlığı nedeni ile hiç uyuyamadım. Soğuk algınlığının üstüne bir de uykusuzluk binince artık benim tırmanışım sadece inatla sürmeye başladı. Bu arada daha ilk günden beri aksi davranan rehberim iyice zıt gitmeye başladı. Daha sonra konuştuğum birkaç rehber böylesi bir uykusuzluğa karşı yanlarında müşterilerine vermek için Diamox diye bir ilaç taşıyorlarmış. Bizimkinde var idiyse bile uyuyamadığımı bildiği halde bana vermedi. Ancak Gorak Shep’te pansiyon sahibinden temin edip satın almamı sağladı. Tabii o ana kadar ben anormal bir şekilde çaptan düşmüş ve Lobuche’ye ulaşmadan önce mola verdiğimiz Dukhla’da Island Peak projemden vazgeçmiştim.
Dukhla’dan hareket ettiğimiz anda ciddi bir diklikte uzun bir tırmanışa geçtik. Sonunda çıktım ama iyice yıpranmış olarak. Yalnız çok ilginç, tırmanış bittikten 5-10 dakika sonra kendimi gayet iyi hissediyor ve yola devam ediyordum. Tabii yine neredeyse sürünerek…
Ana Kampa hareket etmeden önce ne kadar süreceğini sorduğumda, birbuçuk saat dedi rehber. İçinde bulunduğum olumsuz durumda da mı bu süre geçerli dediğimde onayladı. Ara ara saatime bakarak, birbuçuk saate endeksledim kendimi. Saat dolduğunda ana kampa daha bir kilometreye yakın bir uzaklıktaydık, fakat kamptan daha yükseklerdeydik. 5.400 – 5.450 metre civarındaydık. Bunun üzerine nasıl olsa daha yüksek bir irtifaya ulaşmış olmanın rahatlığı ile geri dönme kararı aldım. Geri dönüşe geçmeden yaşamımda ilk kez bu irtifaya çıktığım için bayrağımızı çıkarıp birkaç fotoğraf çektirdim.
Kalapattar’ı, bu kadar yakın olmama ve çok az bir mesafe kalmış olmasına rağmen, gözüm yemedi. Sadece iki artısı olacaktı bu tırmanışın; birincisi 5.545 metreye çıkarak kendi rekorumu tazeleyecektim, ikincisi de Everest’i biraz daha iyi görüp fotoğraflayabilecektim. Ne psikolojim ne de fiziksel durumum bu azıcık çabayı kaldırabilecek durumda değildi. Bir an önce irtifa kaybedip hem uykusuzluğuma hem de boğazımın, yutkunurken bile, parçalanıyormuşçasına acımasına bir son vermek istiyordum.
Gorak Shep’te hiç durmadan hemen Lobuche’ye (4.930 m), ertesi gün de Pheriche yoluyla Pangboche’ye (3.958 m) indik. Pheriche’de, esas branşları yüksek irtifa hastalıklarının tedavisi olan, ufak bir sağlık ocağı vardı. Boğazımı gösterdim. Çok şeker Boston’lu bir gönüllü doktor kız muayene etti ama işte bizim baytarların olduğu bazı sağlık ocaklarından tek farkı da buydu. 70 dolara yakın bir parayı boğazıma bakıp, aaa dedirtmek, tansiyonumu ve ateşimi ölçmek, bir de birkaç antibiyotik ve pastil için aldılar.
Tam yola çıktık, bizim güçlü kuvvetli rehber teklemeye başladı. İyiyim diyor ama görüntü hiç te öyle değil. “Ben gidiyorum, iyisin di’mi?” dediğimde “Sen devam et. Yetişirim ben sana” cevabını alınca ben yola koyuldum. Farklı bir rotadan inişteyiz ama buralarda kaybolmak çok zor. Hem yol hemen hemen bariz belli hem de kalabalık. Fakat ara ara durup bakıyorum, yok bizim oğlan. Sonunda Pangboche’ye ulaştım, hala yok. Nerede kalacağımızı da bilmediğim için girişteki bir pansiyonun bahçesine oturdum sıcak limonumu yudumlamaya başladım. Hala yok ve ben artık kaygılanmaya başladım. Neyse yarım saat sonra geldi ama perişan bir vaziyette. Hemen kalacağımız pansiyona gittik. Ben odaya yerleşirken o yemek salonunda uzanmış ve sızmış. Neyse, dedim, uyuyunca kendine gelir dilerim. Ne gezer yarım saat sonra midesinde sancıyla uyandı. Her geçen zaman da kötüleşme arttı. Bütün ısrarlarıma rağmen yakındaki Hillary hastanesine gitmemekte direniyor. Sonunda artık acıya dayanamaz hale gelince gitmeye karar verdi.
Uzun lafın kısası, ertesi gün öğleden sonra Namche Bazaar’a (3.440 m) ulaştığımızda ölüm haberini aldım. 30 yaşlarındaydı… Çok gençti… Çok yazık oldu…
Artık iyice can sıkıcı olmaya başlayan bu ekspedisyonumun bir an önce bitmesi için günleri saymaya başladım. Katmandu’ya ulaşır ulaşmaz hemen dönüş tarihimi öne aldım. Kalan zamanda Chitwan’a gidip biraz kafamı dağıtmaya çalıştım. Biraz faydası oldu. Ama Katmandu’ya geri döndüğümde artık iyice bunalmaya başlamıştım. Vatanıma, eşime, çocuğuma kavuşmadan rahatlayamayacaktım.
Sonunda beklenen an geldi ve artık vatanımdayım…
Sorunlu geçmiş olmasına rağmen bu ekspedisyon bana bir sürü şey öğrettii ve kazandırdı. Öncelikle böylesine zorlu bir ekspedisyona deneyimli bir ekiple (başka oluşumları bilmiyorum ama Ankara’da bu tarz bir etkinlikte en deneyimli kuruluş Explorer), ya da hiç olmazsa en az iki kişiyle, gidilmesi gerekliliğini öğrendim. Dağ rehberinin dili iyi bilen, alçak gönüllü ve yardımsever olması konusunda titizlenmem gerektiğini öğrendim. Sağlıklı olmak tırmanmanın birinci koşulu; bunun için yememe içmeme ve gerekli ilaçları yanımda bulundurmama dikkat etmemi öğretti.
Ayrıca, bir kez daha anladım ki, dağda iken, karşılaştığım zorluklar sonucu zıvanadan çıktığım anlarda kafama takılan neden buradayım sorusunun yanıtı yok. Kesinlikle bir daha böylesi yüksekliklere çıkmam dediğim günlerin hemen 5-6 gün sonrası, “Bu işi bir daha denemeliyim, ama iyi bir ekiple” dememin nedenini de anlamış değilim…
A. Rüştü Hatipoğlu
Fotoğraf Albümleri
http://picasaweb.google.com.tr/LikyaYolu/KATMANDUYOLUNDA2009#
http://picasaweb.google.com.tr/LikyaYolu/KATMANDU12009#
http://picasaweb.google.com.tr/LikyaYolu/KATMANDULUKLA2009#
http://picasaweb.google.com.tr/LikyaYolu/LUKLAPHAKDING2009#
http://picasaweb.google.com.tr/LikyaYolu/PHAKDINGNAMCHEBAZAAR2009#
http://picasaweb.google.com.tr/LikyaYolu/NAMCHEBAZAAR2009#
http://picasaweb.google.com.tr/LikyaYolu/NAMCHEBAZAARTENGBOCHE2009#
http://picasaweb.google.com.tr/LikyaYolu/TENGBOCHE2009#
http://picasaweb.google.com.tr/LikyaYolu/TENGBOCHEDINGBOCHE2009#
http://picasaweb.google.com.tr/LikyaYolu/DINGBOCHE2009#
http://picasaweb.google.com.tr/LikyaYolu/DINGBOCHELOBUCHE2009#
http://picasaweb.google.com.tr/LikyaYolu/LOBUCHEGORAKSHEP2009#
http://picasaweb.google.com.tr/LikyaYolu/GORAKSHEP2009#
http://picasaweb.google.com.tr/LikyaYolu/GORAKSHEPEAKPANGBOCHE2009#
http://picasaweb.google.com.tr/LikyaYolu/PANGBOCHETENGBOCHENAMCHEBAZAARPHAKDINGLUKLA2009#
http://picasaweb.google.com.tr/LikyaYolu/LUKLAKATMANDUCHITWANYOLU2009#