Everest Dağı'na tırmanmak, sadece dağın içerdiği tehlike ve zorluklardan ibaret değil. Neredeyse stratosfere uzanan bu kaya ve buz yığınının üzerinde yükseklik, bir jet yolcu uçağının normal şartlar altında uçtuğu yüksekliğe eşit veya ondan daha yüksek! Elbette ki bu yükseklik insan vücudunun yaşaması için ideal değil, hatta tehlikeli, 8000 metreler civarındaki atmosfer basıncı, deniz seviyesindekinin neredeyse üçte biri, havadaki oksijen konsantrasyonu ise bunun yüzde otuzu kadar. Atmosferdeki farklı gazlar, yüksek güneş ışınımı ve şiddetli soğuk da bunlara eklenince, ortamın insan yaşamını hiç desteklemeyeceği, işlerin ters gittiği her an dağcının yaşamının tehlikeye girdiği görülecektir. Dağdaki doğal tehlikelerden sayılan tipi, sis, taş ve buz düşmesi, çığlar, buzul çatlakları, yıldırımlar da hesaba katılırsa, yüksek dağlar hakkında temel bir bilgiye sahip olmuşsunuz demektir.
İşte, ancak ve ancak bu koşulları ve onların ortaya çıkış şartlarını tanıyıp dengeli katarlar vererek, tecrübe, bilgi ve girişimciliğinizi kullanıp doğru yerde, doğru zamanda olursanız, yüksek dağlar size kapılarını ve kucaklarını açar. Bu sessiz devlerin omuzlarında olmak, onları iyi tanımayı gerektirdiği ölçüde, insan ruhu için eşsiz bir deneyimdir...
(Arka Kapak)