Eiger’in Eteklerinde Yolculuk
Tolga Kanık, 27 Ocak - 01 Şubat 2008
Her zaman hayalimdi Eiger dağını çıplak gözle seyredebilmek. Önceden Eiger manzaralı balkonu olan bir odada tam altı gün kalıp yörenin altını üstüne getireceğimi söyleselerdi inanmazdım!
27 Ocak 2008
Zürih’ten yola çıkıp birkaç tren değiştirdikten sonra Bern Alplerinin muhteşem manzarasına sahip Lauterbrunnen kasabasına, buradan da dişli çarklar üzerinde ilerleyen başka bir trenle Eiger’in eteklerinde şirin bir köy olan Mürren’e ulaştık. İstasyondan otelimize yürürken bu şirin köyü de tanıma fırsatımız oldu. Odamıza yerleştikten sonra danışmaya gidip yöre hakkında bilgi aldık. Dağları daha iyi tanımak için Schiltorn’a (2970m) çıkmanın iyi bir başlangıç olacağına karar verdik.
Mürren’in hemen yanındaki istasyondan kalkan teleferik bizi dik ve kayalık uçurumların, sık ormanların ve kayak pistlerinin üzerinden korkutucu manzaralara sahip bir yolculukla yarım saatte Schilthorn dağ evine iletti. Dağ evinin balkonuna çıkıp dondurucu soğuğa dayanarak bir kaç kare fotoğraf çektikten sonra ısınmak için döner zeminli lokantaya kaçtık. Şaka değil, bina 360 derece dönüyor ve Bern Alplerinin baş döndürücü manzarasını ziyaretçilerine sunuyor. Dönüşte yolumuzun üzerinde olan Birg dağ evini (2676m) de ziyaret ettikten sonra köye indik. Tabii tadı damağımızda kaldı.
28 Ocak 2008
Güneşli bir güne uyandık! Balkona çıkıp baktığımızda köyün üzerine güneş doğuyordu. Diğer tarafta Eiger’in de keyfi yerinde görünüyordu. Sıkı bir kahvaltıdan sonra köy ve civarında yürüyüşe çıktık. Batı Bern Alplerinin ana zirveleri olan Eiger (3970m), Mönch (4107m) Jungfrau (4158m) dağları etkileyici bir görüntü oluşturuyorlar. Günümüzün imkanlarıyla bu dağlara ulaşım çok kolay olmakla birlikte alıcı gözüyle baktığınızda görülen derin kanyonlar, kadim ormanlar, buzullar ve kayalık duvarlar arazinin aslında ne kadar sarp ve geçit vermez olduğunu gözler önüne seriyor.
Sabah yürüyüşü bizi kesmedi ve daha hareketli bir öğleden sonra için kızak kiralamaya karar verdik. Hızlanınca idaresi zorlaşıp biraz korkutucu boyutlara ulaşsa da kızak yapmak zevkli bir şey. Hele bir de sadece kızakçılar için açılmış pistler varsa! İne çıka akla gelebilecek her türlü sürat numarasını denedikten sonra hala otelin girişine kadar kızakla gitmeye çalışıyorduk.
29 Ocak 2008
Bu gün büyük bir gün çünkü Jungfraujoch geçidine (3454m) çıkacağız. Sabah erkenden kalkıp trene bindik ve Eiger tarafına geçtik. tren bir süre sonra dağın içine girdi. Karanlık tünellerden devam ederken iki mola verdik. İlk molada Eiger Kuzey duvarına açılmış pencerelerden duvarı seyrettik. Diğer durakta da dağın diğer tarafına açılmış pencerelerden kadim Aletsch buzulunu fotoğrafladık. Biraz daha devam ettikten sonra tren karanlık bir istasyonda durdu ve “Jungfraujoch’a hoşgeldiniz!” denildi.
trenden inip tünellerden yürüyerek gün ışığına çıkınca nasıl bir mekana geldiğimizi birden bire idrak ettik! Burası başka bir gezegendi sanki: bir tarafımızda kilometrelerce uzanan Aletsch buzulu, diğer tarafımızda en tepede Sphinx gözlemevi, öbür yanımızda Jungrfaru dağı ve ayaklarımızın altında uzanan binlerce metrelik kaya ve buzul duvarları...Doğrusu senelerdir dağcılık yapıp kan ter içinde zirvelere tırmanan birisi olarak bu kadar yüksek irtifaya hiç bir emek harcamadan erişince kendimi garip hissettim. Bu uzay istasyonuna benzeyen devasa tesiste, insanın yeri olmayan vahşi doğanın ortasındaki bir vahada gibiydik: alışveriş merkezi, lüks lokantalar, sinevizyon salonu, buz sarayı, seyir terasları, postane...
Alt kattan bir asansör baş döndürücü bir hızla sizi yüz metre yukarıdaki Sphinx gözlemevine (3571m) çıkartıyor. Burası geçidin en yüksek noktası. Gözlem evinin etrafındaki teraslardan geçidin iki yanındaki Mönch ve Jungrfau gibi devasa dağlara yakından bakabiliyorsunuz. Sphinx’in doyulmaz manzarası, buz sarayın penguen heykeycikleri, Alecth buzulunun çatlakları derken saatler su gibi aktı. Ne kadar fotoğraf çektiğimizi hatırlamıyoruz bile. Nereye bakacağımızı, nereyi ziyaret edeceğimizi şaşırırken en sonunda akşama doğru kendimizi dönmek zorunda olduğumuz gerçeğine ikna edebildik. Aynı trenle Kleinescheidegg’te inip (2061m), Wenger’e doğru harika bir günbatımı yürüyüşü yaptık. Wenger’de kaçan treni yakalamak için biraz depar atmamız gerekse de zamanlıca otelimize dönmeyi başardık.
30 Ocak 2008
Bugün kayak yapacağız! Kötü haber: hava kapalı ve karlı. Otelin karşısından gidip kayaklarımızı kiraladıktan sonra soluğu Schilthorn’un eteklerinde bir istasyon olan Schiltgrat’ta (2145 m) aldık. Pist haritamızdaki parkurların ve telesiyejlerin hepsini defalarca kullanarak mekanın hakkını vermeye çalıştık. Jungfrau kayak merkezi çok meşhur olduğundan her gün kalabalık. Beş yaşında ufaklıklardan 80 yaşında dedelere-ninelere kadar bütün İsviçre halkı kayak yapıyor. Yani bozuk havaya rağmen pistlerde o kadar kayakçı vardı ki ben öyle hissettim. Günün sonunda iki tükenmiş ama harika fotoğraflar çekmiş vücut olarak odamıza geri döndük.
31 Ocak 2008
Sabah kahvaltımızı yaparken hava yine bulutluydu. Ama kayakları ayağımıza takıp da yukarıya tırmanınca bizi muhteşem bir sürprizin bekliyordu: bulutların üzerine çıkmıştık ve ayaklarımızın altında Bern Alpleri’nin tamamını kaplayan sonsuz bir bulut denizi uzanıyordu. Dağlar adeta bulutların üzerine eğilmiş gölgelerini seyrediyorlardı. Bulutlar akşama kadar dağılmadı. Her inişimizde bulutların içinden geçerek iki ayrı dünyayı aynı anda yaşadık. Gerçekten inanılmaz bir deneyimdi.
01 Şubat 2008
Tatil bitti! Ne yazık ki Mürren’den ayrılma vakti geldi çattı. Gitmeden bir yürüyüş daha yapmaya karar verdik ve Mürren’den batıya Gimmewald’e (1367m) gittik. Yanı başındaki çılgın ve kalabalık turizm merkezine rağmen geleneksel havasını korumuş bu ıssız köy uzakta Eiger’in dumanlı batı sırtını seyrediyordu. Cıncık boncuk tezgahları vardı varolmasına ama başında bekleyen kimseler yoktu. Eşekler de yarı açık ahırda yanlızdı. O anın sesizliğini bozan tek şey kızakla mektup dağıtan posta memuru oldu. Yöre mimarisinin muhteşem ahşap örneklerini de fotoğrafladıktan sonra teleferiğe binip İnterlaken kasabası üzerinden başkent Bern’e gittik. Bern Münster Katedrali’nin 100 metrelik saat kulesine tırmanınca tekrar karşımıza çıkan Bern alpleri bizi sanki tanıdık eski bir dost gibi uğurluyorlardı.
Tolga Kanık - tolgakanik[ ]yahoo.com
İlgili İçerik
Yazı ve Fotoğraflar: Tolga Kanık
Orta İsviçre’de yer alan Bern Alpleri, Alp silsilesinin batı kanadını oluşturan önemli dağ guruplarından biridir. 2001 yılından itibaren Unesco dünya mirası listesine alınan Bern Alpleri ikiyüzden fazla zirvesiyle doğu batı…
devamı»