Kuş fotoğrafçılarının hemen öğrendiği bir şey vardır: Kuşlar kaçar. Fotoğrafını çekmeye çalıştığınız bütün kuşlar sizden kaçarlar. Önceleri doğal karşılasanız da, bir süre sonra size ağır gelmeye başlar. "Ben kötü bir şey yapmak istemiyorum neden kaçıyorsun" diye düşünürsünüz çekerken. Sonra "Olsun, kaçması daha iyi, herkes iyi niyetli olmaz" dersiniz. Böyle çelişkili duygular içindedir insan kuşları fotoğraflarken.
Sonra bir gün kuşun biri sizden korkmamaya karar verir. Düşüncelerinizi okumuş, sizi duymuş, ve size hiç aldırmadan beslenmesine, ötüşüne ya da her ne yapıyorsa ona devam etmiştir. Çok mutlu olursunuz, sizi anladı ya, arkadaşınız olur birden o kuş. Fotoğraflarını çekerken siz de doğanın bir parçası gibi hissedersiniz kendinizi, çünkü o sizi öyle hissetmiştir. Bazen fotoğraf çekmeyi bırakır, sadece seyredersiniz. Arada içinize kurt da düşer, "Acaba yaralı mı? Yorgun mu? yakında yuvası mı var? Ya rahatsız olmuşsa" diye korkarsınız. O hala orda takılırken siz onu rahatsız etmeden ordan ayrılırsınız. Sizin fotoğraf çekmeyi bırakıp kuş hala ordayken ayrılmanız çok ender bir durumdur.
İşte bugün ben de aynı yukarıda yazdığım gibi hissettim. Mogan'da tüm sene topu topu bir hafta görülen bir küçük kuş, Mavigerdan, benimle arkadaş olmaya karar verdi. Aslında Ankara'da yaşamayan, sadece göç zamanı mola vermek icin duran iki meraklı ufaklık, bir buçuk saat boyunca benimle arkadaşlik etti. Ara sıra netleyebileceğim mesafenin de yakınına geldiler. Bulunduğum yerden hiç uzaklaşmadılar. .
Ektekiler de arkadaşlarımın birer fotoğrafı :)
Melih Özbek
4 Nisan 2009